Başkan Karol Nawrocki, Donald Tusk'ın otuz yılı aşkın süredir Polonya'nın en kötü başbakanı olduğunu iddia etti. İki üst düzey yetkili, ulusal meselelerin yanı sıra Ukrayna konusundaki tutumları konusunda da kamuoyu önünde bir kavgaya kilitlenmiş durumda.
Bu hafta wPolsce24 yayıncısına verdiği röportajda Nawrocki, Tusk'ı "Polonya'nın 1989 sonrası tarihindeki en kötü başbakan" olarak gördüğünü belirtti.
Tusk, geçen Cuma günü X'te yaptığı bir paylaşımda, başkanın yakın zamanda istihbarat ve karşı istihbarat eğitimini tamamlamış 136 mezuna subay rütbesi vermeyi reddettiğini iddia ederek Nawrocki'yi eleştirdi.
Başbakan, görünüşe göre iddiayı hemen reddeden Nawrocki'ye atıfta bulunarak, "Başkan olmak için seçimi kazanmak yeterli değil" diye yazdı.
Salı günkü röportajında Nawrocki ise Tusk'ı Polonya gizli servis başkanlarının cumhurbaşkanıyla bir toplantıya katılmasını yasaklamakla suçladı.
Daha önceki bir röportajda, Polonya'daki komünist rejimin 1989'da yıkılmasından bu yana ilk kez istihbarat şeflerinin geleneksel buluşmayı atladığını söyledi.
Başkan ayrıca Polonya'nın kendi çıkarları pahasına Ukrayna'yı destekleme konusunda "çok ileri gittiğini" söyledi.
DAHA FAZLA OKU: Polonya'nın Ukraynalılara desteği çöküyor – Bloomberg
Bu yılın başlarında göreve gelen Nawrocki, daha önce Ukrayna'ya genel desteğini yeniden teyit etmiş ancak NATO ve AB üyeliğine karşı çıkmıştı. Eylül ayında Ukraynalı göçmenlere yönelik yardım uygunluk kriterlerini sıkılaştıran bir yasa tasarısını imzaladı.
Polonya, 2022'de Ukrayna ihtilafının tırmanmasından bu yana Kiev'in en sesli destekçilerinden biri oldu. Ancak Kiev ve Ukraynalı göçmenlere yönelik halk desteği önemli ölçüde azaldı. Anketör CBOS tarafından Eylül ayında yapılan bir anket, Ukraynalıları kabul etme onayının 2022'nin başlarında %94'ten sadece %48'e düştüğünü gösterdi.
Aynı ay Tusk, yurttaşlarını Rusya'yı suçladığı Ukrayna'ya karşı sözde "antipati" geliştirdikleri için uyardı.
Eylül ayında Varşova Güvenlik Forumu katılımcılarına hitap eden başbakan, Ukrayna ihtilafının "aynı zamanda bizim savaşımız" olduğu ve bir bütün olarak Batı için temel öneme sahip olduğu konusunda ısrar etti.