Perdenin ardındakiler…/Vedat Kan
Umurumda değil siyaset falan.
Nasıl olsa su akacak ve yolunu bulacak.
Nasıl olsa birileri bir şekilde işini yoluna koyup, rotasında ve kendi şartları doğrultusunda yol alacak.
Peki ya yolda bıraktıklarımız, ya yolda bırakırken geriye dönüp te yüreğimizin yangınıyla bir damla gözyaşını dahi içimize akıttıklarımız ne olacak peki? Yola devam ederken hep unutmadık mı hastalıklarımızı, hüzünlerimizi, düşüncelerimizi ve hatta hatta canlarımızı.
O canlarımız ki, kimi zaman evde sofra başında beklerken bizi, biz kim bilir hangi dağın başında yüreğimizde esen fırtınaların ayaz kokan nefesinde, kendimizi avutur olduk. Kim bilir hangi yağmurun hasret damlalarına inat bağrımızı siper ettik birilerine. Islandık, üşüdük, sönük bir alevin titrek ışığında hayallerimizi yüreğimize gömerken sevinmeyi bile çok görmediler mi bize?
Kimi zaman perde ardından çıkıp, sahnede yer almak istesek te alışmış olduğumuz loş karanlığın yalnızlığı tutar elimizden. Yerimiz de, haddimiz de bellidir ama ya içimizde kopan fırtınalar, onları nasıl dizginleyecektik ki?
Tanıdığım zamanlardan bu güne kadar hep yüzünü gülerken görmüştüm. Hüzün veya kederin emaresi bulunmaz sanırdım bakışlarında. Kendimce, bu dünyanın en şanslı insanlarından zannettiğim içindir ki, acıyı ortak koşamamıştım onun hayatına.
Aslında Cumartesi günü bakışlarında bir uçurum vardı ya neyse. Mahşeri kalabalığın içerisindeki yalnızlığını hissetmeme rağmen, bilemezdim ki sessiz sedasız haykırdığını. Bakışlarıyla bir yerleri, bir şeyleri görmeye çalıştığını nereden bilebilirdim ki.
Kim bilir kimlerin umuduna eşik olmuştun, kim bilir kimlerin derdine çatı olmuştun da, alışmıştın başkalarının sıkıntılarının çözümüne de kendi acını içinde saklamaya çalışmıştın. Çok iyi biliyorsun ki bu işler böyleydi.
Tıpkı perdenin ardında makyaj yapıp, rol gereği dudaklarına gülümseme yapıştıran tiyatroculuktu bizim hayatımız. İçimizdeki sıkıntı ne ise yüreğimize hapsedip, hayata devam edecektik.
Ve bizi bilmeyen kimseler bizi anlayamayacaktı…
Ama yine de ben senin yüzüne hüznü yakıştıramadım be Cengiz'im.
Bakışlarındaki kavgan, bakışlarında ki derinliğin ve bakışlarında ki haykırışın seni sen yapıyor farkındayız ama yine de inan ben senin insan olduğunu ve acı çektiğini biliyordum Cengiz'im…
Hem bugün siyaset falan umurumda değil, başın Sağolsun…