Tarih: 08.10.2024 10:06

Nükleer silahlar İslam'a göre yasak mıdır? - Hamaney'in söyledikleri... İLGİNÇ DETAYLAR

Facebook Twitter Linked-in

İran'ın 1 Ekim'de İsrail'e saldırmak için kullandığı roketlerin gelecekte nükleer silah taşımak için kullanılabileceğini kaydetti. Heinonen'e göre "hiçbir ülkeyi bu füzelerle yok etmek mümkün değil" ama "onları tehdit ederek daha iyi bir müzakere pozisyonu elde etmek mümkün".

Edinilen bilgiye göre Heinonen, UAEK misyonları çerçevesinde daha önce de İran'ın nükleer tesislerini birçok kez ziyaret etmiş ve nükleer sektörde İran'ın üst düzey yetkilileriyle temaslarda bulunmuştu.

Tahran gerçekten 5-6 ayda 10 nükleer savaş başlığı hazırlayabiliyor mu? Batı (ABD), İsrail buna izin verir mi? 

İran'ın dini lideri Ali Humeyni'nin bir zamanlar nükleer silahların yasak olduğunu söylediğini hatırlamak gerekir. Eğer nükleer bir saldırı sonucunda masum insanlar, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, yaban hayatı, fauna ve flora geniş bir alanda yok olacağı için yasaklanıyorsa, kendisini "İslam cumhuriyeti" olarak gören İran neden yasaklıyor? nükleer kitle imha silahları için çabalıyor musunuz?

Aydın Mirzazade muhalefeti tehdit etti

Aydın Mirzazade

Milli Meclis Savunma, Güvenlik ve Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu üyesi Aydın Mirzazade, bugün asıl meselenin İran-İsrail düşmanlığının sona erdirilmesi olduğuna inanıyor. Milletvekili, "Yeni Müsavat"a yaptığı açıklamada, iki ülke arasındaki gerilimi azaltacak seçenekleri aramanın önemine vurgu yaptı: "Dünya bu gerilimden acı çekiyor. Bugün dünyanın asıl odağı sosyal programın uygulanması, ekolojinin korunması, doğal kaynakların verimli kullanılması değil, bu iki devlet arasındaki çatışmanın ne zaman sona ereceğidir. Tarafların birbirlerine yönelik askeri saldırıları durumu hiçbir şekilde değiştirmiyor, tam tersine gerilimi daha da artırıyor gibi görünüyor. Her iki ülke de sadece bölgenin değil, dünyanın da etkili devletleri arasında yer alıyor. Birbirini zayıflatma politikası işe yaramıyor. Tarafların ilişkileri geliştirme yollarını araması gerekiyor. Bugün askeri söylemleri ve askeri çatışmayı bir kenara bırakıp barışçıl müzakerelere yönelmeleri gerekiyor. Bölgeye barış getirmenin bir yolunu bulmalılar. Ancak bu şekilde sorun çözülebilir. Nükleer araştırmalar, nükleer silahların geliştirilmesine değil, nükleer enerjinin barışçıl kullanımına odaklanmalıdır. Bugün silahlanmaya ve askeri çatışmalara harcanan milyarlarca doların ülke sorunlarının çözümüne yönlendirilmesi, nüfusu kaynak yetersizliği nedeniyle açlık çeken ülkelere insani yardım sağlanmasında rol alması gerekiyor. Bu konuda karşı karşıya gelen ve birbirlerine karşı en sert önlemleri almaya çalışan İran ve İsrail'in yakın dostlarının da bu konuya destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Büyük devletler bu konuda rol oynayabilir. Ne yazık ki ABD ile Rusya arasındaki ilişkilerin soğukluğu bu potansiyeli kullanmamıza izin vermiyor. Tarafların sorunu müzakere yoluyla, masa etrafında tartışarak çözmeyi tercih edeceklerini umuyorum. Bu müzakereler henüz sonuç vermeyebilir, her halükarda bu tür müzakereler mevcut durumdan daha iyi bir seçenek olarak değerlendirilebilir."

Resul Mirhaşimli - 55

Resul Mirhaşimli 

Dini konularda araştırmacı olan Rasul Mirhaşimli, Yeni Müsavat'a yaptığı açıklamada, dinlerin insanların ahlakını şekillendiren önemli bir faktör olmasına rağmen, bu ahlakın günlük siyasete ve uluslararası ilişkilere uygulanmasının bazen zor olduğunu söyledi. R. Mirhashimli, bunun dinler ile siyasi iktidar arasında gerilim yarattığını kaydetti: "Bu dönemde dinin ahlaki ilkeleri ile siyasi çıkarlar arasında bir çatışma ortaya çıkıyor. Tüm semavi dinler insan hayatına ve adalete değer verir ve toplu katliamları kınar. Hıristiyanlık ve Yahudilik dinleri insan canının ve malının dokunulmazlığını vurgular ve bunların korunmasını tavsiye eder. Ama bugün İsrail'in Gazze'de yaptığı toplu katliamlar ortadadır. Masum bebeklerin ve sivillerin toplu katliamı hiçbir dinin ilke ve ahlakına sığmaz. Bu bölgede yapılan zulümlerin sınırı yoktur. Bu savaşta siyasi iddialar dinlerin ahlaki normlarını ayaklar altına alıyor."

R. Mirhaşimli tarihi gerçeklere dikkat çekti: "Nükleer silahlara sahip olan ilk ülkelerin Hıristiyan ülkeler olduğunu belirtmek gerekir. Japonya'yı ilk kez 1945'te atom silahıyla yok eden Amerika Birleşik Devletleri de Hıristiyan bir ülkedir. Bu korkunç katliamın sonuçları uzun yıllar ortadan kaybolmadı. Nükleer silahlara sahip olmaları bu ülkelerin uluslararası ilişkilerindeki güç dinamikleri, ulusal güvenlik ve savaş stratejileriyle açıklanmaktadır. Bu bazen "soğuk savaş" sırasındaki güç dengesi ve caydırıcılık politikasıyla açıklanmaktadır. Ayrıca bu silahların varlığı çoğu zaman güvenlik ve meşru müdafaa ilkesiyle ilişkilendirilmektedir. Bu nedenle gerçek dünyada dinlerin ahlaki değerleri ile siyaset arasında her zaman anlaşmazlıklar ve çelişkiler vardır. Bu sadece bir dine özgü değil, birçok din ve kültürün de aynı sorunu yaşadığını gösteriyor. İslam, insan hayatına değer veren ve insanlığın korunmasını önemli gören bir sistemdir. İslam'ın temel ilkeleri adalet, merhamet ve insan hayatının korunmasına dayanmaktadır. Allah Kur'an-ı Kerim'de bir kişinin öldürülmesini tüm insanlığın öldürülmesine eş tutmuştur. Kitle imha silahlarının kullanılması bu ilkelere tamamen aykırıdır. İslam'da her insanın hayatı değerlidir ve masum insanların öldürülmesi yasaktır. İran'ın nükleer silah geliştirme çabaları çeşitli siyasi ve stratejik faktörlerle ilişkilidir. Dini liderlerin açıklamaları ülkenin iç ve dış siyasetindeki pozisyonlarını yansıtıyor. Şu anda siyasi çıkarlar dinin tavsiyeleriyle çatışıyor gibi görünüyor. Dolayısıyla İslam, insan hayatının ve adaletin korunmasını emreder. Nükleer silaha sahip olma arzusu sadece bir arzu değildir, kullanılması bu ilkelere aykırıdır ve böyle bir yaklaşım dini değerleri ihlal eden bir davranış olarak değerlendirilebilir. İslam dininin ilkelerini toplu katliam kavramıyla bağdaştırmak mümkün değildir. Bu İslam'ın temel ilkelerine aykırıdır."

Nigar HASSANI




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —