
Her yıl kış gelir, alışığız.
Ama bu yıl gelen yalnızca soğuk değil; zamlar, faturalar ve belirsizlik de kapıya dayandı.
Doğalgaz yanıyor ama evler ısınmıyor. Çünkü gelen fatura, sıcaklığı boğuyor. Elektrik kullanılıyor ama aydınlanan evler değil, hesap defterleri oluyor. İnsanlar akşam lambayı yakarken bile düşünüyor.

Marketler dolu, mutfaklar boş. Raflarda ürün var ama alacak güç yok. Bir kilo et hâlâ satılıyor; çoğu vatandaş için bakılan ama alınamayan bir ürün. Emekli etiket okuyor, çalışan hesap yapıyor, sonuç değişmiyor.
Eskiden kış zor ama yönetilebilirdi. Şimdi her şey daha pahalı, gelirler yerinde sayıyor. Asgari ücret daha cebe girmeden eriyor. Emekli, "bu ay hangi faturayı geciktirsem" diye karar vermek zorunda kalıyor.
Çocuklu evlerde kış daha ağır geçiyor. Mont alınacak, ayakkabı alınacak, okul masrafı var. Ama bütçe yetmiyor. Evlerde soba ya da petek var, sohbet yok, çünkü herkes hesabın içinde kaybolmuş durumda.
Yetkililer kış hazırlıklarını anlatıyor. Karla mücadele planları yapılıyor. Ama vatandaşın asıl mücadelesi karla değil, pahalılıkla. Bu yük her geçen gün daha da ağırlaşıyor.
Türkiye zor bir ülke. İnsanları da dayanıklıdır. Sabreder, katlanır, idare eder. Ama sabır, geçim garantisi değildir.
Kış geldi.
Hayat pahalı.
Türkiye'nin zor günleri başladı.
Bu ülke çok şey gördü.
Ama bu pahalılık, unutulacak gibi değil.