Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Karadeniz'deki iki ticari tankere yönelik saldırılara ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaparak Ankara'nın bölgedeki güvenlik kaygılarını kamuoyuyla paylaştı. Gambiya bayraklı KAIROS ve VIRAT isimli ticari gemilerin hedef alınması, Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde yaşandığı için Ankara'da ayrı bir hassasiyetle ele alındı.
Sözcü Keçeli'nin açıklamaları, bölgedeki tansiyonun sadece askeri değil, ticari ve çevresel açıdan da kritik bir seviyeye ulaştığını gösteriyor.
Keçeli, yaptığı yazılı açıklamada, söz konusu saldırıların seyir güvenliği, insan hayatı, ticari faaliyetler ve çevre açısından büyük tehdit yarattığını vurguladı. Karadeniz'in son yıllarda jeopolitik rekabetin odağı haline geldiğini hatırlatan Keçeli, savaşın etkilerinin bu coğrafyada giderek daha görünür olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin özellikle enerji taşımacılığı, tarım ürünleri lojistiği ve uluslararası ticaret açısından kritik bir noktada bulunduğunu belirten Keçeli, "Bu tür eylemler doğrudan Türkiye'nin ekonomik çıkarlarını da etkileyebilir" mesajı verdi.
Dışişleri Sözcüsü, Türkiye'nin konuya ilişkin tüm taraflarla yoğun iletişim halinde olduğunu belirtti. Ankara'nın önceliği, Karadeniz'de çatışmanın yayılmasını engellemek ve bölgede serbest seyrüseferi güvence altına almak.
Keçeli, Karadeniz'de tırmanabilecek her türlü gerginliğin sadece kıyıdaş ülkeleri değil, bölgesel ticareti ve küresel güvenliği de ilgilendirdiğini söyledi. Türkiye'nin diplomatik kanalları açık tuttuğuna işaret eden Keçeli, "Bölgedeki istikrarsızlığın daha geniş bir alana yayılmaması için tüm taraflarla temaslarımızı sürdürüyoruz" dedi.
KAIROS ve VIRAT tankerlerine yönelik saldırıların çevresel riskler taşıdığına dikkat çeken uzmanlar, özellikle tankerlerin hedef alınmasının petrol sızıntısı ve ekolojik tahribat tehlikesi barındırdığını vurguluyor.
Karadeniz'de yoğun olarak gerçekleştirilen enerji taşımacılığı, bu saldırıların tekrarlanması durumunda daha geniş bir krizle sonuçlanabilir. Türkiye, bu nedenle hem ulusal hem uluslararası düzeyde önleyici tedbirlerin güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor.