İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamaoğlu, İstanbul'un fethinin yıldönümünde Fatih Sultan Mehmet'in kabrini ziyaret etti ve dua okudu. Aynı zamanda, İstanbul'a yakışır bir Fatih heykeli dikeceklerini belirtti (*).
Bilindiği gibi, İstanbul'da üç Fatih heykeli bulunuyor (Saraçhane ve Edirnekapı ile Serecebey'de TSK'nın yaptırdığı); ancak bu üç heykel de -ne yazık ki- İstanbul'un ve Fatih'in şanına göre "küçük" kalıyor. Özellikle sol, hatta Atatürkçü bazı çevrelerde tarihimize ve İstanbul'un fethine karşı gördüğüm ilgisizlik karşısında, hem Nâzım Hikmet'in İstanbul'un fethiyle ilgili şiirini hem de ulusal-millî sosyalist Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın "Fetih ve Medeniyet" adlı makalesini aktarmayı gerekli gördüm.
Dr. Hikmet Kıvılcımlı, bazı görüş ve değerlendirmelerine katılmasak da Stalin'e karşıydı; İslama ve tarihimize saygılı, özgün yaklaşımları olan bir fikir adamıydı ve İstanbul'un fethini "tarihcil devrim" (bu yayında "tarihsel" denmiş) olarak değerlendiriyor ve büyük bir uygarlık atılımı olarak görüyordu. (**)
Fatih'in Haydarpaşa Mendireğine heykelinin dikilmesinden çok rahatsız olan ve Cumhuriyet'te zırcahilce yazı yazan Mimarlar Odası Başkanına on üç yıl önceki bir mektubumu da burda aktarmak gereğini hissettim. Hepinize sağlıklı günler dilerim efendim.
Selam ve saygılarımla,
F. Murat Doğan
(*) "Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bir vasiyetini yerine getirmek bizim için onurdur. Atamızın örnek bir tarihi lider olarak gördüğü Fatih Sultan Mehmet Han'ın heykelini şehrimize yakışır bir noktada ve şekilde hayata geçireceğiz."
Kaynak Yeniçağ: Ekrem İmamoğlu, Atatürk'ün hayalini hayata geçiriyor.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ekrem-imamoglu...
(**) "Gerçekte, İstanbul'un Fethi, her şeyden evvel bir insanlık
ve medeniyet hamlesidir. Arapça'da "Fetih" sözü güzel bir
tesadüfle: "Açmak" manasına gelir. İstanbul'un Fethi de, o
zamanki insanlığı bir çıkmazdan kurtarmış, medeniyete yeni
ufuklar açmıştır." (.....)
"Demek, İstanbul'un Fethi, yalnız Türklerin değil, bütün
dünyanın kutlayabileceği, kutlamakta haklı, -hatta bir dereceye
kadar, insan olarak- vazifeli sayılabileceği büyük Tarihsel
Devrimlerden biridir."
Dr. Hikmet Kıvılcımlı: Fetih ve Medeniyet, Köxüz Yay.
___________
FATİH HEYKELİNDEN RAHATSIZ OLAN CUMHURİYET YAZARINA MEKTUP
NOT: İstanbul'a büyük bir Fatih heykeli dikilmesine: "Şehirlerin dini ve siyasi simgesi olmaz; Fatih, dini ve siyasi simgedir." diyen bir Cumhuriyet gazetesi yazarına, yedi yıl önce [şimdi 13 yıl önce] yazdığım mektubu bilginize sunuyorum, saygılarımla, (FMD)
30 Ekim 2007
Sayın O.E.,
Mimarlar Odası Başkanı
ve Cumhuriyet Gazetesi Yazarı
Bazı önemli ve yararlı yazılarınızı göz önüne alarak size bu yazıyı yazmak gereğini duydum, dilerim bu iyi niyetim anlaşılır. Bunu baştan belirtmemin nedeni, sizin, bu yazdığım konunun dışında da halktan ve Cumhuriyet okurlarından özür dilemeniz gerektiğidir; ancak buna daha sonra değineceğim.
İki yıl önceki, "İstanbul'a tartışmalı 'simge' " başlıklı (8 Şubat 2005, Cumhuriyet) yazınızda şöyle diyordunuz: "Kültür ve Turizm Bakanlığı, Haydarpaşa Mendireğine Fatih heykeli dikmek için hazırlık yapıyor. Dünya kentlerinde ise ünlü simgelerin hiçbiri 'siyasal' ya da 'dinsel' temaya dayanmıyor."
Fatih heykeli "dinsel" ve / veya "siyasal" temele dayanıyor; oysa dünya kentlerinden hiçbirinin simgesi "dinsel" ya da " 'siyasal' temaya dayanmıyor"sa yazınızda geçen şu sözlere ne demeli?:
"… İşte, bazı ünlü kentlerdeki, siyasetin ve inançların ötesinde "evrenselleşmiş simgeler"den örnekler.
"Rio de Janeiro: Yaklaşık 400 yaşındaki kentin yaslandığı tepelerden Corcovado dağında bulunan, 30 metre yüksekliğindeki ve dünyanın en geniş heykellerinden biri olan 'Christ the Redeemer' karnavallarıyla ünlü Rio'yu ve halkını her türlü kötülüklere karşı koruyor. (…)"
Yazıya sizin koyduğunuz resimaltında da aynı ifade: "Christ the redeemer, Brezilya". Peki, siz bu yazdıklarınızın ne anlama geldiğini bilmeden rasgele mi yazıyorsunuz? Yazınıza koyduğunuz resme dikkatle hiç bakmadınız mı? İngilizce bilmek zorunda değilsiniz; ama bilmediğiniz bir konuda sözlüğe ve ansiklopediye bakmak, bir bilene sormak zorundasınız. Halka, okuyuculara karşı sorumluluk duyan bir yazarın yapması gereken bu değil midir? Bu sözcüklerin Türkçesini hiç merak etmediniz mi? "Pembe dizi" diye bilinen Brezilya dizilerini seyreden eğitimsiz ev kadınları bile bu heykelin, dünyanın en büyük Hz. İsa heykeli olduğunu biliyor! Zaten anlamını yazmadığınız İngilizce sözler de "kurtarıcı, koruyucu Hz. İsa" anlamına geliyor! Hani, kentlerin "dinsel simgesi olamaz"dı?!
Kaldı ki, yazınızda verdiğiniz diğer örneklerden (İşeyen Çocuk Çeşmesi – Belçika, Özgürlük Anıtı – ABD, Eyfel Kulesi – Fransa, Deniz Kızı – Danimarka, Opera Binası – Avustralya ve Tower Köprüsü – İngiltere) bazılarının da "dinsel ya da siyasal temaya dayandığı, sözgelişi New York'taki Özgürlük Anıtının "siyasal" nitelikte olduğunu da bir yana bırakıyorum. Tabii, yazınızda "… karnavallarıyla ünlü Rio…"dan söz ederken "karnaval"ın da "dinsel" nitelik taşıdığına değinmeye gerek görmüyorum. İsterseniz, o kentte iki yıl kalan ve Rio üstüne "Kırmızı Pelerinli Kent" adlı bir roman yazan yazar arkadaşım Aslı Erdoğan'dan da bilgi edinebilirsiniz.
İki yıl geçtikten sonra bu yıl yazdığınız "7 Harika 'Tezgâh'ı" başlıklı (22 Temmuz 2007, Cumhuriyet) yazınızda da bir yönüyle bu konuya değinmiş, hatta yazınızın ortasına, adı geçen heykelin resmini koyup altına da "Rio'daki İsa Heykeli" yazmıştınız. Peki, insan yaptığı bu saçmalığı nasıl olur da hâlâ fark etmez ve okuyuculardan özür dilemez?! Fikir namusu olan ve halka karşı sorumluluk duyan bir aydının tutumunun böyle olması gerekmez mi?
Fatih ve İstanbul'un kimliğiyle ilgili, en hafif deyişle, demagojik nitelikteki sözlerinizi ciddiye almıyorum. Tıpkı, rahmetli Necip Hablemitoğlu konusunda yazdıklarınız gibi… Sanırım hatırladınız; evet, dürüstseniz o konudaki düşüncelerinizi yineleyiniz lütfen. İnsanlık dışı bir cinayete kurban giden yurtsever aydın Necip Hablemitoğlu'na, Aydın Engin'le birlikte, hiç utanmadan, "MİT ajanı" imasında bulunarak saldırmıştınız.
Şimdi soruyorum: Bu konuda da Cumhuriyet okuyucularından ve halktan dürüstçe özür dilemeyi düşünüyor musunuz?
Bu arada, bu tür yazılarınıza Cumhuriyet gazetesi okuyucularından tepki gelmemesi de düşündürücüdür. Birileri, rahmetli Attilâ İlhan aleyhine Cumhuriyet okurlarını kışkırtırken başkaları neler neler yazabiliyordu!
Sonuç olarak sizi, hatalarınızı açık ve dürüst bir biçimde ortaya koyarak okuyuculardan ve halktan özür dilemeye davet ediyorum. Hataları dürüstçe ortaya koymanın ve bundan dolayı özür dilemenin bir erdem olduğunu hatırlatmak isterim. Çok değerli gördüğüm bazı yazılarınızın (sözgelişi Kerkük Evleri vd.) hatırına bunları yazdığımı, tekrar vurgulamak isterim.
Fethi Murat DOĞAN
AĞA CAMİİ
Nâzım Hikmet
Havsalam almıyordu bu hazin hali önce
Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce
Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım;
Allahımın ismini daha çok candan andım.
Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!
Böyle sokaklarda ki, anası can verirken,
Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var…
Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar,
En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,
Üstünde orospular yükseltiyor sesini.
Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,
Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor.
Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,
Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu
Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen
Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!
Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster
Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer
Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,
Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla!
Mevlana
Nazım Hikmet Ran
Sararken alnımı yokluğun tacı
Silindi gönülden neşeyle acı
Kalbe muhabbette buldum ilacı
Ben de müridinim işte Mevlana
Edebe set çeken zulmeti deldim
Aşkı içten duydum, arşa yükseldim
Kalpten temizlendim, huzura geldim
Ben de müridinim işte Mevlana