Kimlik, insan ruhunun en önemli bileşenlerinden biridir. Bir kişinin her yerde ve her zamanda yaşadığı coğrafi çevrenin dayattığı örtüşen bağlılıkların bir karışımıdır. Toplumdaki bireylere yönelik muamele sert ve baskıcı olduğunda, birçok insan o coğrafi ortamda iktidarı, siyasi ve ekonomik kararları elinde bulunduran grubun dayattığı hakim kimliğe ve kültüre boyun eğme eğiliminde olacaktır.
Kimliğin korunması insan toplumları için son derece önemlidir ve bunu nesilden nesile aktarmak yalnızca onurlu ve öz saygısı yüksek insanların anlayabileceği derin bir toplumsal ve ahlaki görevdir.
Türkmenler, Irak'ta zor dönemler ve çağlar geçirmiş, yaşadıkları coğrafyanın mantığı gereği Araplaştırma ve Kürtleştirme politikalarından büyük ölçüde etkilenmişlerdir. Birçoğu, yetkililerin ve milliyetçi partilerin diğer milletlere olan nefreti ve Türkmen milletinin oğullarının siyasal, kültürel ve ekonomik haklara sahip olmasının, iktidardakilerin milli paylarını kemirmesine yol açacağı korkusu nedeniyle kendi milliyetlerini inkar ettiler. Bu durum, anne babalar için çocukları ve torunları önünde büyük bir yenilgi halinin yaşanmasına sebep oldu! Kimi zaman mensubiyet hakkındaki eleştirel sorulardan kaçınarak, kimi zaman da çoğu zaman açgözlülükten veya korku ve terörden dolayı Arap veya Kürt aşiretlerine mensubiyeti inkar edip iddia ederek! Sadece bununla kalmayıp, dinsel ideolojiler (hem Şii hem Sünni) de Irak Türkmen ulusal kimliğinin bütünlüğünü etkilemiştir. Siyaset alanında faaliyet gösteren İslamcı parti ideolojisi, saflarına katılanların milliyetlerinin dile getirilmesini veya tartışılmasını açıkça yasaklamaktadır; çünkü bunu dinden bir sapma olarak görmektedir! Kişinin kökenini inkar etmesini yasaklayan ve şövalyeliğin gereklerinden biri olduğu için mensubiyetini belirtmesini gerektiren açık dini metinler vardır. Burada esas yasak, toplumların varlığını ve iç barışı tehdit edecek, insanların hayatlarını ve çıkarlarını tehlikeye atacak ölçüde herhangi bir aidiyetin abartılarak dile getirilmesinin yasaklanmasıdır.
Sol ideolojilere gelince , onlar da Irak'taki Türkmenlerin bir kısmını kazanmak için çok çalıştılar ve bu milletin insanlarının kimliklerini göstermek istemelerini engellediler. Ancak, Irak Türkmenlerinin psikolojik yapısı ve burada bahsetmeye yer olmayan diğer tarihi nedenlerden dolayı, bu milletten kazanabildikleri insan sayısı bakımından en az şanslı olanlar onlardı. Son dönemlerde Türkmen milletinden bu ideolojiye mensup olanların büyük çoğunluğunun, Türkmen toplumsal çevrelerinde bu ideolojinin fikirlerini besleyecek unsurların eksikliğinden dolayı bu ideolojiyi büyük ölçüde terk ettiğini görüyoruz.
Millî ideolojiler (bazen milliyetçilik olarak da adlandırılır) ise, Türkmen milletinin oğullarının, kültürel, sosyal ve hatta ekonomik kimliklerini koruma gerekliliklerinin büyük bir kısmını yerine getirebilen diğer milletler gibi, milliyetçiliklerini ortaya koymalarından veya haklarını talep etmelerinden caydırmakta büyük etkiye sahip olmuştur. Irak'taki merkezi devlet, kuruluşundan bu yana Türkmenlerin haklarını anayasalarında dile getirmekte gecikmedi. Bununla da kalmayıp, Türkmenlerin önünü kesen, haklarını aramaktan onları alıkoyan, gizli ve açık pek çok yasa ve talimat yayınlamıştır. Irak Türkmenleri ayrılıkçı eğilimlerden uzak olmakla birlikte, her dönem ve durumda Irak'a bağlı kalmışlar ve ülkeleri Irak'a hizmet etmekten hiçbir zaman geri kalmamışlardır. Türkmenlerin Türk milletine mensup olması, onların haklarının yok edilmesine gerekçe olarak gösteriliyorsa, Arap, Arap milletine mensup olduğu için suçlanabilir mi? Resmi söylemlerde ve medyada yayılan duygu aynı değil midir? Kimliğiyle övünmek herkes için meşru bir haktır ve bu bağlamda Türkmenlere ikilik muamelesi yapılmamalıdır. Arapların ve Kürtlerin kimliklerine sarılma hakkı olduğu gibi, Türkmenlerin de kökenleriyle gurur duyma ve şüpheyle karşılanmama hakkı vardır.