Uluslararası tepkinin zirve yapması ve askeri gücün tükenmesiyle, İsrail'in hedefi artık kırmızı, sarı ya da mavi çizgilerle belirlenmiş coğrafi bölünmeler değil. Nitelik olarak bölünmüş bir Filistin…
İsrail ateşkes ile birlikte "Böl ve Yönet" stratejisini aklanmak adına daha sofistike bir şekilde devreye soktu.
Hatırlayın; Kapitalin ve siyasetin gizli dehlizlerinden sızan, 2023'te BAE'den yükselen o ihanet korosu… Bir Arap sanatçının, Siyonist bir şarkıcıyla İsrail Marşı'nı birlikte seslendirmesi…
Esasında o mide bulandırıcı sahne "Ortadoğu" denilen takma ismin ve çakma inanç kimliklerinin ifşasıydı.
Sözde Müslüman ulusların davayı neyin karşılığında feda ettiğinin somut, sanatsal bir ilanıydı.
BAE sahnesindeki marş, esasında tüm bölgeye bir fısıltıydı: "Biz, sırtımızdaki davadan vazgeçtik. Artık sadece ticaret var."
Şimdi, inancın tezahürünü tartışmayı bırakalım. Mesele, ihanetin sistemleşmesi…
Yıllarca süregelen acı gerçek: Bölgedeki sözde müttefiklerin aykırı ve kirli hesapları…
Ama Amal Abu Seif'in dikkat çektiği asıl nokta, bambaşka…
O bir Gazzeli Gazeteci… Olan bitenin en yakın şahidi…
Tanklar sustu. Uçaklar çekildi. Ama yazarın dediği gibi: İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı sona ermedi. En büyük tehlike hâlâ önlerinde.
En büyük gedik, en kara kaplı defter Filistin yönetiminin tam kalbinde mi açıldı?
O çözümsüzlük, o hizipsel çatlaklar… 'Gazze soykırımının ayak seslerini duyuran asıl orkestrayı' mı haykırıyor?
Belli ki İsrail, artık ordusuna ihtiyaç duymadan soykırımı başka bir biçimde sürdürmeyi planlıyor.
Bu, vekâleten yürütülen bir dehşet planı…
İsrail yıkımının bıraktığı boşlukta, yeni ve kasvetli bir gerçeklik ortaya çıkıyor.
Toplumsal birliğin çökmesini arzulayan silahlı milisler…
İşgalci ve terör kusan yerleşimci dehşetine ilaveten bir zamanlar "direniş" kisvesi altında olan gruplar, silahlarını iç cepheye mi çeviriyor?
Amal Abu Seif Kan dondurucu bir gerçeğe dikkat çekiyor: İsrail, Filistinlileri birbirine düşürüyor.
Kendi ordusu yokken bile, işgaline hizmet eden bir korku ve kan döngüsünü körüklüyor.
Bu, adeta kardeşi kardeşe kırdırma operasyonu…
Yıllarca Gazze, kendi duvarları içinde güvende kalmıştı. İnsanlar suç çetelerinden değil, İsrail hava saldırılarından korkuyordu.
Bugün ise hem işgalden hem de içeriden gelen korku katlanarak arttı.
İsrail'in sömürgeci taktiği açık: Böl ve Yönet.
Peki, Filistin yönetimi, bu ihanetin organize edildiği sırada ne ile meşgul?
İsrail, Filistinlileri birbirine kırdırırken atılan en büyük adım, Filistin yönetiminin bu hayati tehlikeyi görmezden gelmesi belki de kapı aralaması olsa gerek!
Oysa ulusal birliği hizipsel çıkarların önüne koyan bir siyasi liderlik hayati gereklilik…
Gazze'de korku saçan silahlı çeteler, vatanın savunucuları değil. Onlar, işgale farklı bir isim altında hizmet eden İsrail işbirlikçileri… "İsrail onları kullanır, sonra da bir kenara atar" diyor Abu Seif…
Silahını kendi halkına doğrultan kişi kendini güçlü sanabilir, ama kaderi hep aynıdır: Halkı ve tarih tarafından reddedilmek.
Bugün Filistinlilerin önündeki görev varoluşsal: Gazze'nin milislerin yönettiği bir toprak haline gelmesini önlemek…
Kurtuluş korku üzerine inşa edilemez. Filistin mücadelesinin gücü, geçmişten bugüne her şeye rağmen özgürlük talep eden halka dayandı.
Bu berrak şuur, dayanışmanın yerine korkuyu, adaletin yerine tahakkümü koyanlara teslim edilmemeli!
İsrail, nihai zaferini askersiz, kurşunsuz ilan etmek istiyor: Parçalanmış, birbirini katleden içten içe kemiren bir Filistin arzu ediyor.
Bırakınız Müslüman devletleri… Kimin eli kimin cebinde hesaplarını…
Onların arasında olan tek şey ihanet! Ne hak, ne hukuk, ne de adalet…
En büyük düşman, şimdi içeride pusu kurmakta… Bu artık baş göstermiş bir tehdit… Bu çok zor geçecek yakın bir gelecek! Ve bu iç çürüme durdurulmazsa, İsrail, nihai zaferini askersiz, kurşunsuz el değmeden ilan edecek…
Ayşegül Akyüz Yahşi