Tarih: 27.07.2023 08:09

Eski-Yeni Hayatlar; Getirdikleri ve Götürdükleri

Facebook Twitter Linked-in

Eski-Yeni Hayatlar; Getirdikleri ve Götürdükleri Eskilerden örnek verince; gençler ya, dinlemiyorlar, ki genelde dinlemiyorlar veya ağız burun kıvırıyorlar. Bahsettiğimiz eski iki nesil geriden gelenler, fi tarihinden söz etmiyorum. Küçücük ufacıktık, mahallede top oynardık; acıktık mı, eve kadar gitmeye gerek mi var? En yakın komşularımızdan bir teyzemiz karnımızı doyuracak ekmek arası bir şey anında hazırlar, bizi doyururdu. Şimdi bunlar hayal oldu; kimse kimseyi tanımıyor. Öyle ki; komşu karşı kapısındaki evde kim oturuyor, bilmiyor. Cenazeler ortak olurdu. Acılar paylaşılırdı. Cenaze evinde yemek pişirilmez, konu komşu hısım akraba eş dost birkaç gün cenaze evine yemek taşırlardı. Şimdi aynı apartmanda, aynı sokakta cenaze işlemleri yapılırken, alttaki katta, karşı apartmanda davul zurna, müzik naklen yayınlanıyor. Bir defasında uyarmaya kalkmıştım, hayat devam ediyor demişlerdi. Düğün de olacak, cenaze de, biri eğlenecek, birisi yasını tutacak demişlerdi. Şaşırmıştım. Sonra bir yerde bu durumu anlattım, anlattığıma da,  pişman oldum. Çünkü orada bulunan gençler, onlara hak vermişlerdi. Mahalleden bir yabancı iki defa geçtiği zaman mahalleliler kim olduğunu, ziyaret sebebini öğrenirlerdi. Herkes mahallesini o kadar sahiplenmişti ki bir komşusuna, komşusunun kızına, oğluna evine zarar gelsin, başkaları zarar versin istemezlerdi.  Bu yüzden hırsızlık çok fazla olmazdı. Mahalleler güvenliydiler. Kutsal sayılan günlerin tatları bir başkaydı. Komşular, mahallenin ekonomisi en zayıfından başlayarak, az çok demeden her eve, evde pişirilen çöreklerden, tatlılardan dağıtmaya çalışırlardı. Kutsal günlerde mahalleyi, ayrı bir koku, farklı bir neşe ve büyük bir sevinç kaplardı. Helvalar yapılır, dağıtılırdı. Akşam mahallede kimse evine girmez, kapılarda, bahçelerde, bacalarda semaverler yakılır, çaylar içilirdi. Mevsim eğer kışsa her gün başka bir evde oturulurdu, çaylar, keteler, tatlılar ikram edilirdi ve kimse ayırt edilmezdi. Küsülüler mi? o ne demek; kimsenin kimseyle küs olmasına izin verilmez, barıştırılırlardı. Çok defa selam vermeyen insanlara rastlıyorum şimdilerde. Üzüldüğüm bir meseledir, selam alıp vermeyi terk etmek! Selam verince selam almayan yeni tipler türediler. Selam yerine göre bir hatır alma, hatır sorma, bir sadaka ve yardımlaşmadır, bir destektir aslında. Peygamberimizin âdetidir. Ve hatta  güler yüz; ne kadar güzel bir referanstır! İnsanlar birbirlerinden bir selamı, bir güler yüzü niye esirgerler ki? İnsanın insandan beklediği de aslında selam, dua, birbirlerinin iyi kötü günlerinde aramak, ziyaret etmek, ilgilenmek. Hepsi bu kadar! Eskilerde yalnız yaşayan insan yoktu hemen hemen, hiç duymamış, şahit de olmamıştım, ta ki yeni nesil insanlar gelinceye kadar. Büyükler evlerin köşe kırlentiydi. Ayrı bir evde oturması düşünülemezdi. Dul kalan bir bayan veya erkek, yakınları tarafından evlendirilir, yalnız kalmazlardı. Evin doğal reisi yaşça büyük olan erkek veya kadın olurdu. Şimdi herkes kendi başına bir âlem bir buyruk, özerk ve dokunulmaz, hatası söylenemez insanlardan oluştu. Yalnız yaşaman, hatta yaşayıp yaşamaman kimsenin umurunda bile değil. Böyle onlarca örnek gösterebilirim. İşte eski ile yeni insanın mutluluğu ile sonra gelenlerin mutsuzlukları arasındaki fark belki de sadece eskilerin daha sosyal olmalarıdır. Azamet Üst/Tingader Erzurum İl Başkanı


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —