Tarih: 03.01.2024 12:16

Çocuklar için yaşanabilir bir dünya mümkün mü?

Facebook Twitter Linked-in

Elif Lale Kırcaoğlu

 

Bir takvimi daha eskiterek 2023 yılını geride bıraktık. Acı ve tatlısıyla yaşanmış bir yıldan geriye savaşlar, doğal afetler, çocuk istismarları ve iklim değişikliği kaldı.

Ama ne hazindir ki bu yıl da çocuklar için yaşanabilir bir dünya ve ülke kuramadık. Çocukların dünyasını, hayal ettikleri yaşamı onlara veremediğimiz gibi, Gazze'de, Ukrayna'da, Afrika'da ve Ortadoğu'da yaşam haklarını ellerinden aldık.

Biliyorum Filistinli çocuklar için ise 2023, "en ölümcül yıl" olarak tarihe geçti. İsrail'in saldırıları sonucu hayatını kaybeden, yetim kalan, bedenleri enkaz altında kalan çocukları düşündükçe, çocuk haklarını savunanların hiçbirinin samimiyetine inanmıyorum. Dağarcığımı yokladığımda, çocuk hakları konusunda adaletin tesis edilemediğini üzülerek belirtmek istiyorum. 

Nedendir bilir misiniz?

Aristokrasi çocukları okula özel şoförle gidip ülke gerçeklerinden habersiz bir şekilde sırça fanuslarda büyütülürken, Dünyanın hemen hemen her yerinde çocuklar bu yıl da açlıkla ve susuzlukla sınandılar. Savaşlar hiç şüphesiz en çok sivilleri ve özellikle çocukları vuruyor. Bilimsel verilere göre OECD ortalamalarına bakıldığında beş çocuktan birinin yoksulluk içerisinde büyüdüğü bir gerçektir. Refah seviyesi yüksek ülkelerde de durum bu şekildedir.

18 yaş altı yaklaşık 23 milyon çocuğun yaşadığı ve bu çocukların dörtte üçünün okul çağında olduğu Türkiye'de, belki de çocuk istismarı diğer ülkelere oranla daha ileri seviyede değil ama çocukların haklarının dört dörtlük verilmediği de bir gerçektir. 

Ülkemizde Değerler Eğitimi adı altında yürütülen projelere veya vakıflara aktarılan ve bütçe görüşmelerinde canhıraş şekilde savunulan finansal kaynaklar, çocukların en temel beslenme hakları için okullarda eşit şekilde dağıtılamaz mı?

Depremin çocuklar üzerindeki etkisine de değinmeden olmaz. 6 Şubat tarihli Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşanan ve artçı sarsıntıları hâlâ devam eden, hem coğrafi hem de sosyo-ekonomik olarak sonraki dönemlere yayılan depremlerde de çocukların hakları göz ardı edildi. Regl yoksulluğundan eğitim hakkına erişim sorunlarına varıncaya kadar, deprem anında kaybolan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan çocuklardan refakatsiz çocuklara, afetin vurduğu bölgelerde yaşanan istismar vakalarından temiz suya erişim hakkından mahrumiyete kadar çocuklarımız ne yazık ki, hakları açısından oldukça dezavantajlı bir süreçten geçtiler, geçmeye devam ediyorlar. Hem kendimiz ve hem de çocuklarımız için yaşanabilir bir dünyayı inşa etmek bu kadar zor mu?

İçimi daraltan, nefesimi kesen Gazze'deki çocukları düşündüğümde, ülkemdeki çocuklarının durumunu gördüğüm zaman yine de kendimi şükretmekten alıkoyamıyorum. Savaşın sınırlı bir yaşamı gerektirdiği, konfordan uzak, yaşam hakkının yitirildiği, ırkçılık ve ayrımcılığı var ettiğini, savaştaki çocukların diğer çocuklarla eşit olamadığını ve birçok zorunluluk içinde oldukları, çocuk haklarının ihlal edildiği bir gerçektir. Gazze'de tabii ki binlerce çocuğun payına da ölmek düştü. Hayatta kalanların ise nasıl bir zorluk beklediğini, yaşama tutunmak için nelere katlanacaklarını düşünebiliyor musunuz? O yüzden diyorum ki savaş, başlı başına bir çocuk hakları ihlalidir. Çocukları katleden, onları soykırıma tabi tutanlar insanlığın, adaletin, özgürlüğün ve hukukun katilidirler. İnsan haklarını dillerinden düşürmeyen uluslararası kamuoyu da en az onlar kadar suçludur.

Dünyanın birçok kesiminde pek çok çatışmanın, savaşların yaşandığı günümüzde, dijital çağın da etkisiyle bundan sadece o bölgede yaşayan insanların etkilendiğini düşünemeyiz. Televizyon ekranlarından ve dijitalizmin son icadı akıllı telefonlardan, savaşları ve çocukların katledişini izleyen diğer çocuklar da bunlardan psikolojik olarak etkilenmektedir. Yani savaşın yansımaları tüm dünyayı kuşatmaktadır.

Savaş, sadece çatışmanın yaşandığı bölgelerdeki çocukları vurmakla kalmıyor, bilakis ülkemizde ve diğer ülkelerde de ekonomik, siyasal ve sosyal krizlerin ortasında çocukluklarını yaşamak zorunda kalıyorlar.

Savaşların en masum kurbanları çocuklar için "Savaşa Hayır" sesimizi yükseltmeliyiz.

Umarım 2024 yılı savaşların bittiği, demokrasinin, insan haklarının, adaletin, hukukun tesis edildiği,  çocukların haklarının tam olarak verildiği bir yıl olur.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —