Tarih: 16.11.2025 18:28

BİR ÖZEL HARP DAİRESİ SUBAYININ ÖYKÜSÜ

Facebook Twitter Linked-in

TMT KOD: DENİZ BEY

GEÇİTKALE- BOĞAZİÇİ DİRENİŞİNİN 58. YILDÖNÜMÜ

SABAHATTİN İSMAİL

Dün, 24 şehit verdiğimiz Geçitkale- Boğaziçi saldırılarının 58. Yıldönümüydü.
15 Kasım, Cumhuriyet bayramımızın gölgesinde kaldığı için hak ettiği şekilde anılamıyor ve bu beni gerçekten çok üzüyor.
Nitekim, bugün genç kuşaklar o direnişi ve Anavatan Türkiye'nin ağırlığını koymasıyla elde ettiğimiz kazanımları bilmiyor
24 şehidimizi bilmiyor...
Bölge komutanı kahraman üsteğmen TMT kod adı DENİZ BEY'İ de bilen yok...

NELER YAŞANDI

Peki 15 Kasım 1967'de neler yaşandı? 
Eli kanlı katil General Grivas komutasındaki 5000 Rum-Yunan askeri, 400 kadar köylü mücahidin savunduğu  Geçitkale (Köfünye) ve Boğaziçi (Aytotoro) Köylerine saldırdı. Grivas, 1955-1959 döneminde EOKA terör örgütünü kuran ve yüzlerce Türkü katleden, 1920'de Anadolu'daki Yunan işgaline katılan,  Yunan iç savaşında faşist " X " örgütünü kurup Yunan komünistlerini de katleden, Yunan ordusunda general rütbesine kadar yükselen, 1964 Erenköy saldırısını yapan azılı Türk düşmanı, eli kanlı faşist bir katildi
Geçitkale ve Boğaziçi köyleri, Lefkoşa Limasol yolu üzerinde bulunan, yolu kontrol eden, TMT Larnaka sancağına bağlı stratejik öneme sahip iki köydü.
Grivas'ın amacı iki köyü ele geçirip 
Lefkoşa -Limasol yolunu Türk etkisinden temizlemekti
15 Kasım 1967 sabahı, Geçitkale ve Boğaziçi köylerini kuşattı.
Ağır silahlı 5000 Rum-Yunan askeri, sadece 400 köylü mücahidin savunduğu  bu köylere vahşice saldırdı.
Köy mücahitlerinin derme çatma mevzileri geri tepmesiz top ve havan atışlarıyla tahrip edildi.
12 mücahit mevzilerinde şehit edildi. 
Daha sonra köylere giren Rum-Yunan askerleri, çoğu sivil 24 köylüyü katletti. Yaşlı bir Türkü üzerine benzin dökerek yaktı. 
Köylüler esir kampına götürüldü,  köylerde yağma başladı

TÜRKİYE AĞIRLIĞINI KOYDU

Anavatanda Demirel Hükümeti iktidardaydı.
Hemen müdahale kararı aldı. 
O tarihte çıkarma gemimiz olmadığı için hücumbotların ve savaş uçaklarının korumasındaki feribotlarla çıkarma yapma kararı alındı. 
ABD bunu önlemek için 6. Filosunu bölgeye gönderdi .
Türkiye, "işgal edilen köylerin boşaltılması, esirlerin serbest bırakılması ve 12 bin Yunan askerinin geri çekilmesi " için Yunanistan'a sert bir nota verdi.
ABD  Başkanı Johnson, bunun bir Türk-Yunan savaşına neden olacağı ve NATO 'nun güneydoğu kanadını çökerteceği değerlendirmesiyle, özel temsilcisi Cyrus Vence'i 27 Kasım'da Ankara'ya gönderdi.
Vence, Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, Yunan Cuntası ve Makarios arasında bir mekik diplomasisi başlattı ve 30 Kasım'da sonuç alarak Türk müdahalesini önledi 
Vence, müdahale korkusu vererek Türk isteklerini Yunanistan ve Makarios'a kabul ettirdi. Buna göre;
1- İşgal edilen köyler boşaltıldı, esirler serbest bırakıldı
2- Türklere tazminat ödenmesi kabul edildi 
3- Türk bölgeleri etrafında 21 Aralık 1963'den beri süren kuşatma hafifletildi, Türk bölgeleri arasında rahat seyahat etmek mümkün oldu. Türkler Rum bölgelerine geçip çalışmaya başladı 
4- 1964'den biri sürgünde olan Denktaş'ın adaya girmesine izin verildi ve çözüm için toplumlararası görüşmeler başladı
5- 1964'de, yasadışı şekilde  adaya sokulan 12 bin Yunan askeri ile Grivas'ın adadan çekilmesi kabul edildi 
Böylece Türkiye, kararlı duruşuyla tüm isteklerini tek kurşun atmadan Rum-Yunan ikilisine kabul ettirdi

TMT KOD ADI DENİZ BEY

Rum- Yunan saldırısında TMT direnişçilerinin komutanı TSK/ÖZEL HARP DAİRESİ mensubu, 27 yaşında genç bir üsteğmendi...
TMT kod adı DENİZ BEY'di
DENİZ BEY, bölgenin eski komutanı GÜNAY BEY'in, kontrol altına almak istediği köy ağası ve adamları tarafından tuzağa düşürülerek arkasından vurulup şehit edilmesinden sonra, bölge komutanı olarak görevlendirilmişti
Larnaka Sancağı'ndan gizlice köye gelip görevi devraldı
Rum- Yunan saldırısı başladığında göreve başlayalı henüz 2.5 ay olmuştu.
Direniş kırılınca DENİZ BEY de köyden kaçıp saklananilirdi, ama halkı esir alınırken kaçmayı onuruna yediremedi, köylülerle birlikte kaldı ve o da esir alındı

Onu konuşturmak için çok ağır işkence yaptılar, feci şekilde dövdüler, tekmelediler, sürüklediler, yüzü gözü kan içinde kaldı..
Grivas'ın ondan istediği, TSK mensubu bir Türk askeri olduğunu yazılı olarak itiraf etmesiydi.
- "TÜRK SUBAYI OLDUĞUNU YAZ, SENİ SERBEST BIRAKALIM" vaadine karşın, devletine ve TMT'ye ihanet etmedi.
Makarios o itirafı alıp, Türkiye'nin adaya gizlice asker ve subay çıkardığının kanıtı olarak tüm Dünyaya sunacaktı.
O, gizliliğe uyacağı yönünde yaptığı TMT yeminine sadık kaldı, konuşmadı
Yüzü gözü kan revan içindeyken ve yapılan işkence sonucu acılar içinde kıvranırken bile konuşmadı, sır vermedi, TMT yeminini çiğnemedi . İtirafını yazması için önüne konan kağıda gururla
- BEN KIBRIS TÜRKÜYÜM, diye yazdı 
Bu yanıt üzerine gözlerini bağladılar. Kurşuna dizmek üzere ölüm mangası karşısına çıkardılar. 
Silah mekanizmaları çekildi, kurşunlar namluya sürüldü, şehitlik bir tetik uzaktaydı, ama dik durdu, konuşmadı
Onun bu onurlu duruşu, Yunan subayını da etkiledi ve infazdan vaz geçti 
Türkiye'nin baskısıyla esirler serbest bırakılınca köye döndü, bir süre sonra TSK tarafından geri çekildi
Gerçek adı Mehmet Yeşilbaş idi.
1940'ta Trabzon'un Tonya ilçesinde dünyaya gelmişti.
1960'ta Kara Harp Okulu'ndan mezun olmuş ve komando eğitimi almıştı. Özel Harp Dairesi'nde gayrı nizami harp eğitimi aldıktan sonra TMT yeminini yapmış, üsteğmen rütbesiyle ve gönüllü olarak, Kıbrıs Türk direnişine katılmak üzere 1967'de Kıbrıs'a gönderilmişti. 
Kendinden önceki bölge komutanı vatan haini köy ağası tarafından öldürüldükten sonra, Rumların sürekli taciz ettikleri Geçitkale bölge komutanlığına atanmıştı...

HASAN TAŞ'IN ANLATTIKLARI

Kıbrıs Şehitleri Platformu Başkanı değerli dostum Hasan Taş, DENİZ BEY'in gerçek kimliğini ortaya çıkarmak ve onunla söyleşi yapıp anılarını kaydetmek için uzun yıllar uğraştı.
Yoğun uğraşlardan  sonra ailesine ulaştı. Bundan sonrasını ondan dinleyelim:
" Üsteğmen Mehmet Yeşilbaş, Kıbrıs'tan geri dönüşünde Özel Harp Dairesi'nde kritik görevler üstlendi, ardı ardına terfiler aldı, Albay oldu.
1992 yılında, İstanbul Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanıyken, Piyade Kıdemli Albay rütbesiyle emekliye ayrıldı.
Ama hayatın acı sürprizleri peşini bırakmadı...
Eşi Türkel Hanım, 2000 yılında meme kanserine yakalandı.
GATA koridorlarında yıllar süren bir mücadele başladı.
Komutanımız, hastanenin karşısındaki misafirhanede kalıyor, her sabah eşinin yanına koşuyor, tüm gününü onun yanında geçiriyordu.
Ve kaderin en acı cilvelerinden biri…
11 Nisan 2009 sabahı, GATA'ya gitmek için misafirhaneden çıkmıştı.
Karşıdan karşıya geçerken bir üniversite öğrencisi, kullandığı bisikletle ona çarpmıştı.
69 yaşındaki o koca yürek yere düştü,
Başı kaldırıma vurdu…
Beyin kanaması geçirdi.
Sadece iki gün dayanabildi.
14 Nisan 2009'da GATA'da vefat etti.
Samsun'da, büyük bir askerî törenle ebediyete uğurlandı.
Bunun bir kaza olduğuna inanarak, o gencecik öğrenciden şikâyetçi olmadı.
Bu da başka bir büyüklüktü.
Çünkü büyük insanlar, içlerinde kin değil; merhamet taşırlar.
Ve tam 17,5 ay sonra, 30 Eylül 2010'da ömrünü onunla paylaşan kıymetli eşi Türkel Yeşilbaş da bu fani dünyadan göç etti.
20 Temmuz 2025'de Samsun'da Kıbrıs Barış Harekatı'nın 51. yıl dönümünde,
"Türkiye'nin Kahramanları Samsun'da" etkinliği  vardı
Ben de "51 Yıl Önceye Yolculuk" başlıklı bir sunum yaptım ve Kahraman Albay Mehmet Yeşilbaş'a özel bir bölüm ayırdım.
Salonda, oğlu Murat Yeşilbaş da vardı.
Anlatırken salonda derin bir sessizlik oldu.
Gözlerden yaşlar süzüldü…
Yüreklere, bir kahramanın gölgesi düştü.
Ertesi gün Murat kardeşimle buluştuk.
Babası Mehmet Yeşilbaş'ın,
15 Kasım 1967 Geçitkale olaylarına dair kendi el yazısıyla tuttuğu notları bana getirdi.
Bir masanın üzerinde açılan o sararmış sayfalar…
Artık sadece bir hatıra değildi:
Tarihin kendisiydi.
Direnişin, onurun, vatan sevgisinin belgeyle, kalemle, yürekle yazılmış hâliydi.
O satırları okurken, sadece bir askerin hatıralarını okumadım;
Bir milletin direnişini okudum.
Gözlerim doldu…
Tüylerim diken diken oldu…
Yüreğim titredi.
Çünkü bu satırlar, yalnızca bir insanın değil;
Bir halkın onurunun hikâyesiydi...
Bu notları yayınlayıp milli mücadele tarihimize ilave edeceğim...
Türk milleti onu unutmadı,
Unutmayacak.
O adını tarihe sessizce yazdı, biz, adını yüreklerimize kazıdık.
Ruhu şad, mekânları cennet olsun. "
24 ŞEHİDİMİZİN İSİMLERİ

1- Bayram MANİ (Anglisiya'lı, Köfünye'de evli idi)

2- Bayram Mehmet GUNNİ (Aşağı Köfünye'li

3- Cemal MANİ (Lefkara'lı Köfünye'ye göçmen olarak gelmişti.)

4- Cemaliye Hüseyin LURUCADİ (Yukarı Köfünye'li)

5- Eray Mehmet GUGO (Aşağı Köfünye'li)

6- Halil MUSTAFA (Lefkara'lı Köfünye'ye göçmen olarak gelmişti.)

7- Hasan Broisto KANİZİ (Yukarı Köfünye'li) 
8- Hasan Velettin HACIEMİRALİ (Yukarı Köfünye'li)

9- Hüseyin AZİZ (Lefkara'lı Köfünye'ye göçmen olarak gelmişti.) 10- Hüseyin HASAN (Yukarı Köfünye'li)

11- Hüseyin KUDİ (Aytotro'lu)

12- Hüseyin MEVLİT (Aytotro'lu)

13- İsmail ŞAKİR (Lefkara'lı Köfünye'ye göçmen olarak gelmişti.)

14- Kasım ALİ (Yukarı Köfğnye'li)

15- Mehmedemin SAİD (LALA) Yukarı Köfünye'li)

16- Mehmet İBRAHİM (Yukarı Köfünye'li)

17- Mehmet Salih ŞAKİR (Aytotro'lu)

18- Meyrem SÜLEYMAN (Lefkara'lı Köfünye'ye göçmen olarak gelmişti.)

19- Mustafa MUHARREM (Aytotro'lu)

20- Mustafa GOÇÇİNİ (Lefkara'lı Köfünye'ye göçmen olarak gelmişti.)

21- Mustafa HASAN (Yukarı Köfğnye'li)

22- Osman Hasan GAVULLİ (Aşağı Köfünye'li)

23- Osman Şevket POLO (Lefkara'lı Köfünye'ye göçmen olarak gelmişti.)

24- Remzi CEMAL (Yukarı Köfünye'li)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —