Bir kötünün yanında bir iyiyi anlatalım o zaman…
İşte bizler, yıllardır bu beklenti gibi saçma hayallerin peşinden gittiğimiz içindir ki, geldiğimiz durum ne yazıktır ki aleni meydandadır…
Züğürt tesellisi olarak birileri "ne varmış" halimizde diye serzenişte bulunmaya kalkar iseler; kendilerine şehrin sahip olduğu GSMH yı sormak isteriz veya bu denk gelen milli gelir oranı ile Türkiye genelindeki tüm sıralamalarda hangi durumda olduğumuzu da merak ettiğimizi bilhassa belirtmek ve bize açıklamasını isteriz.
Bu dengeyi korumaya çalışan, düzeltmeye çalışan veya daha iyi durumlara getirmeye çalışanlarımız olduğu gerçeği de asla aklımızdan çıkmadığı gibi unutmuş gibi bir durumumuz da sakın algılanmasın.
Kadim şehir Erzurum'a adım attığı ilk gün ile kendisini sevdirerek onlardan birisi olduğu ve tıpkı onlar gibi yaşayıp, onlar gibi nefes aldığı ortamını oluşturan, başta hizmet adımları olmak üzere sorumluluk bilincinin vermiş olduğu rahatlıkla, yabancısı olmadığı bir kadim halkı her yönüyle kucaklayan ve devletin "baba sıcaklığını" hissettiren bir ilbay, Mustafa Çiftçi gerçeğini…
Başta "Belediyecilik ve Şehircilik" alanında olmak üzere; ekonomiden, kültüre birçok alanda attığı her adımda hizmet anlayışının değişik versiyonlarının hayalini kuran ve zaman kavramının kendisinde bulunmadığını bizzat tecrübe ettiğimiz, şehrin yarınlarına ciddi anlamda fayda sağlayacağına ve çağ açacağına inandığımız bir Mehmet Sekmen gerçeğini…
"Eğitim"in ve bu eğitimden kaynaklanan hizmet anlayışının, gerçek manada harmanlandığı en büyük arenamız olan, ilk göz ağrımız ve göz bebeğimiz Atatürk Üniversitemizin bünyesinde filizlenmiş bir Ahmet Hacımüftüoğlu gerçeğini…
"Spor" ve bilhassa futbol sevdasının doruk noktasına ulaştığı bu dönemde, göstermiş olduğu azim ve kararlılık ile inadına hizmet, inadına Erzurum Spor FK diyebilen bir Ahmet Dal gerçeğini…
Bu kadim şehir Erzurum'da bulunan hassas dengeleri çok iyi koruyarak, her ne kadar ön planda tutulmayı ve görünmeyi sevmese de, bir o kadar da saygı ve aynı doğrultuda da ciddi bir sevgi çemberi içerisinde, sahip olduğu şevk ve inanç kudreti zinciriyle sıkı sıkıya sahiplenen bir dava adamı Adem Yurdagül gerçeğini…
Bu şehrin kendisi olan, şehrin vakarını mimiklerinde taşıyan ve sözlerinde dahi şehrin sıkıntılarına derman arayan bir hekim sevecenliğini barındıran otoritesi içerisinde, bu şehrin yarınlarına bir yakut gibi parlayan Mahmut Uçar gerçeğini…
Gözlerindeki ışığın yansımasıyla, sevginin adresi olarak halkının gönlüne taht kurmuş; bir başkandan daha öte, imkânları doğrultusunda hayalsiz ama gerçek bir hizmet anlayışına sahip bir ağabeyi şefkatinin kaynağı Muhammet Sunar gerçeğini…
Gönüllerin sultanı ve her mısrasında sevda ateşinin körükleyicisi, Erzurum ve Erzurumlunun "canısı" İbrahim Erkal gerçeğini…
Nasıl unutabiliriz ki?
Notlarımızın arasında dursun; ancak, bu şehrin siyasi boyutunu detaylandırmadan, irdeleyip içerisine girmeden anlatmak gerekir ise bu şehirde hemen her şey olmasına rağmen, olmayan siyasi muhalefet gerçeğini nasıl unutabiliriz ki?
Bu şehirde bulunan bütün imkânlara rağmen, halen daha ellerindeki bu imkânları bilhassa personellerine sözü geçmediği için kullanamayıp, küçük aksamalara meydan vererek; büyük sorunların çıkmasına göz yuman idare amirlerimiz gerçeğini nasıl unutabiliriz ki?
Ön planda bulunmayı sevmeyenlerimizin yapmış olduğu ve yapmaya da devam ettiği, hemen her türlü çalışmayı; kendi çalışmaları gibi sahiplenip, bizlere yutturmaya çalışan, hemen her sektördeki "kazma vurucularına, ıhh diyenleri" mizi nasıl unutabiliriz ki?
Bu şehirde; bir Bayramoğlu dinamiğini, bir Mithat Güzel Big/Bag Çuval dinamiğini, bir Şahsuvaroğlu dinamiğini veya bir Hamza Cimilli veya Muammer Cindilli gerçeğini, bir Ata Şen Polat gerçeğini, bir Zafer Ergüney, bir İskender Düzgün, bir Lütfü Yücelik gerçeğini kim göz ardı edebilir ki?
Veya bir Lilâ Kağıt cesaretini, Acun Ilıcalı farkındalığını, Arif Hikmet Kılıç yalnızlığını, Adem Çelebi sabrını, Halis Özsoy sevecenliğini nasıl aklımızdan çıkarabiliriz ki?
Tek başına bir akıncı misali çabalaması Muharrem Çığlık için koordinatörlükten öte bir memleket sevdası değil midir?
İlk tohumdan itibaren çevresinde ürün ve kâr beklentisi içerisinde olanlarına karşı sabır için yalvaran Hakan Oral'ın ümitvar çabası boşuna mıdır? Veya sessizliğini bozmuyor diye bir Saim Özakalın'ı haksız olarak nasıl nitelendirebiliriz ki? Yorulduğunu ifade ederek yazmayı bıraktım diyen Abdurahman Zeynal Hocamızın yine kendisi gibi yorgun düşüncelerine kim pranga vurabilir ki? Cumhuriyet Caddesiyle özdeşleşmiş, gülücük dağıtan cümleleriyle ifadelerinde en küçük bir yanılgıya dahi yer bırakmayan, belki çoğumuzun farkında olmadığı ama tüm Türkiye'nin bu kendi memleketlisine uzak şehirinde okumuş evlatlarının aşinası Adnan Atalay'ı selamlamadan geçmek, Erzurum'u tanımak mıdır? "Mökkem" diye bilinen Bayram Salih'i görmeyen, tanımayan kim, ben Dadaşım diyebilir ki? Çın çını, Çaykara'yı, Gez'i ve dahi 100. Yıl Parkını bizim gönlümüze hasret bırakan acaba kimlerdir, merak edeniniz oldu mu?
Velhasıl-ı kelam;
Bu şehirde anlatamadığımız veya şu satırlara dökemediğimiz o kadar çok iyi olan var ki… Biz sadece bir adım mesafesinde yanı başımızda durabilenleri sıralayabildik. Şehrin tamamına akın ettiğimiz anda tutulacak çetelemizin tamamlanma tarihini ne bizim kendi ömrümüz görebilir, ne de bir başkasının.
Kaldı ki bu şehir gerçek anlamda "adam" doludur.
"Adam" olmayanların ise bu şehrin gelişmesini engellemek için gösterdikleri gayretleri sayesinde düştüğümüz durum ortadadır.
Çok basit bir örnek ile olmayan adamlığı tarif ederken, her şeyi tamamlanmış ama sadece yön levhaları olmayan yeni açılan bir işletmede "talimatla" tutanak tutturulup, sorumlu müdiresine zorla imzalattırılarak cezai işlem yaptıran zihniyetin ta kendisidir…
Şehri temsil noktasında Ankara'da makamdan alınan randevuyu, kendi menfaatleri doğrultusunda ve egosu doğrultusunda harcayan zihniyettir.
Bu konuda ki en iyi ispat; rahmetli Demirel'in Kayseri heyeti ile Erzurum heyeti karşılaştırması olup, anlatılmak istenilen de dilden dile dolaşan gerçeğin ta kendisidir.
Tartışmasının veya konuşulmasının dahi zerre faydası olmayan iyi ya da kötü olarak yaşadığımız dünü unutup, bu şehrin tarihinde elimizde hiç olmadığı kadar var olan mevcut imkânlarla, bu şehrin ve insanımızın kalkınmasına gayret göstermemizin şimdi tam zamanıdır.
Genç, dinamik ve heyecan dolu; soyadının tam aksine, kocaman yürekli bir il başkanının mihmandarlığında yapılması gerekenleri yaptırmanın ve dahi getirilmesi gereken hizmeti getirmenin işte şimdi tam zamanıdır.
Başarılı olunur ise iyilerimiz çoğalacak ve bu şehir tarihinde ciddi olarak kazanmaya başlayacak, kaybedilir ise bir kez daha kötülerin oyunu ön plana çıkacak ve bu kadim şehir birilerimize uzak şehir olarak kalmaya devam edecektir.