Hatırlayalım: Hazar Türk İmparatorluğu 740 yılında Museviliği resmen kabul etmişti. Bu kabulün en güçlü temellerinden biri, Azerbaycan coğrafyasında yaşayan Yahudi topluluklarının etkisidir. O günden bugüne Azerbaycan, Yahudilerin en huzurlu biçimde yaşayabildiği ender ülkelerden biri olmuştur.
Bunun sebebi ne Amerika ne İsrail baskısıdır… Sebep, Türk medeniyetidir.
Türk'ün yönettiği her coğrafyada inançlara baskı değil, adalet olmuştur. Din üzerinden insanlara zulmeden hiçbir Türk devleti görülmemiştir. Aynı anlayış bugün Türkiye'de de, Orta Asya'daki Türk soylu devletlerde de geçerlidir.
1920 yılında Sovyetlerin Azerbaycan'ı işgaliyle, yalnız Azerbaycan Türkleri değil, Yahudi cemaatleri de baskılara maruz kaldı; sinagoglar kapatıldı. Ancak 1991'de bağımsızlığın yeniden kazanılmasıyla birlikte Azerbaycan topraklarında her inanç mensubu yeniden nefes aldı.
Bugün İsrail'de yetmiş binden fazla Azerbaycan asıllı Yahudi yaşamaktadır. Dahası, İsrail Azerbaycan'ın bağımsızlığını tanıyan üçüncü ülke olmuştur. İki ülke arasındaki diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkiler de istikrarlı biçimde devam etmektedir.
Hal böyleyken, Bakü'deki hahamlar toplantısına şaşırmak, işi bilmemektir. Azerbaycan, devlet olmanın gereğini yapıyor. Küçük ama stratejik bir ülke olarak dengeleri dikkatle gözetiyor ve bunu da gayet ustaca sürdürüyor.
Bazı isimlerin –örneğin Doğu Perinçek'in– Azerbaycan yönetimine yazdığı mektuplar, kamuoyunda gereksiz bir fitne havası estiriyor.
Azerbaycan devletini, hatta halkını suçlamak büyük bir haksızlıktır. Bu konu dinle, imanla, Müslümanlıkla değil; devlet aklıyla ilgilidir. Azerbaycan, bütün inançlara makul mesafede duran bir devlettir.
Bu konuyu çarpıtıp "haramlarla iş birliği" gibi saptırmalar yapmak, Türk dünyasının arasına nifak tohumları ekmekten başka bir işe yaramaz. Ne yazık ki bu fitne çabaları, uzun süredir belirli 5. kol odakları tarafından sürdürülmektedir.
Azerbaycan'ın İsrail ile ilişkisini tarihsel bir perspektifle değerlendirmek gerekir. Netanyahu hükümetinin politikaları başka, İsrail halkı ya da Yahudi inancı başka şeydir.
Unutmayalım: Azerbaycan, Filistin'deki soykırıma karşı tavır koymuş ve bu duruşunu uluslararası platformlarda defalarca dile getirmiştir.
Tıpkı Türkiye gibi…
Biz, Filistin davasının en güçlü savunucusu olan bir ülkeyiz. Buna rağmen Türkiye'de hiçbir sinagog kapatılmadı, hiçbir Yahudi vatandaşına zarar gelmedi, kimsenin ibadetine karışılmadı. Çünkü biz Türk'üz, biz adiliz.
Bu meselede sapla samanı karıştırmayalım.
Filistin meselesinde asıl mücadele, Netanyahu hükümetinin zulmüne karşı çıkan Yahudilere sahip çıkarak verilir. Azerbaycan'daki hahamlar toplantısı da bu anlamda yeni bir diyalog kapısı açabilir. Hatta o toplantıdan "İsrail hükümeti bu savaşı durdursun" çağrısı çıkarsa, kimse şaşırmasın.
Son olarak…
Azerbaycan'ın bu toplantıya ev sahipliği yapması, o ülkeyi kötü değil, her inanç için güvenli bir liman haline getirir.
Bunu göremeyenler, Türk'ün medeniyet anlayışını anlamamış olanlardır.
Doğu Bey'in mektubundan doğan bu gereksiz gürültünün kime hizmet ettiğini ise, Türk milletinin feraseti çok iyi bilir.
Your browser doesn't support HTML5 video.