Tarih: 20.11.2025 09:47

Avşar’dan çarpıcı değerlendirme: Siyasal çürüme, hesap verebilirlik krizi ve veri güvenliği

Facebook Twitter Linked-in

İSTANBUL-BHA

Prof. Dr. Avşar'a göre siyasal çürüme; kamu gücünü kullanan kişi ve yapılarının, karar süreçlerini kamu yararı yerine kişisel çıkar, hırs veya belirli çıkar gruplarının talepleri doğrultusunda şekillendirmesiyle ortaya çıkıyor. Bu durumun temel nedeni ise şeffaflığın azalması, hesap verebilirliğin kaybolması ve denetimin işlevsizleşmesi.

İddianamede yer alan; belediye hizmetlerinden rüşvet istendiği iddiası, reklam alanı ihalelerinde rekabetin engellenmesi, alt yüklenici seçimlerinin belirli çevrelere yönlendirilmesi gibi örnekler, Avşar'a göre siyasal çürümenin somut göstergeleri.

Avşar'ın yazısında yer verdiği değerlendirmeler şöyle:

Siyasal çürümenin en ciddi sonuçlarından biri, toplumsal güvenin erozyonudur.

Kamu kurumlarının ve iddianame örnek ve özelinde olduğu gibi özellikle belediyelerin liyakatsiz kişilerce yönetilmesi, şeffaf olmayan uygulamalar ve kamu kaynaklarının kişisel veya grup çıkarları doğrultusunda kullanılmasının görünür hale gelmesi, halkın devlete olan güvenini sarsar.

Devletin gücü ve meşruiyeti, sadece fiziksel kapasitesi veya seçim sonuçları ile değil, kamuya duyulan güvenin sürdürülebilirliği ile ölçülür.

Bu bağlamda, iddianamede yer alan suçlar neticesinde oluşan suiistimallerin, kamu zararının boyutları, salt mali bir kayıplar olarak değil, devlet otoritesine yönelik uzun vadeli bir riskler olarak değerlendirilmelidir.

Suiistimallerin yalnızca belediye hizmetlerinden rüşvet ve irtikaba yeltenilmesi, kamu kaynaklarının buharlatırılması ile sınırlı olmadığı; çeşitli vesilelerle elde edilen kişisel verilerin ve kamusal bilgi ağının yabancı ülkelere, servislere verildiği de iddianamede yer almaktadır.

Hüseyin Gün ifadeleri, olayın veri güvenliği ve milli güvenlik boyutunu ön plana çıkarmaktadır. Etkin pişmanlıktan faydalanan ve itirafçı olan, birtakım fiziki delilleri de teslim eden Gün, iddialar kapsamında İBB'ye ait veri tabanlarının dark web üzerinden erişildiğini ve bazı kişisel verilerin yurtdışına aktarıldığını belirtmiştir.

Modern dünyada veri, sadece ekonomik bir kaynak değil, aynı zamanda politik ve stratejik bir güç aracıdır. Seçmen davranışlarının modellenmesi, sosyal kırılganlık alanlarının belirlenmesi, politik müdahalelerin hazırlanması ve toplumsal psikolojinin manipülasyonu ancak veri üzerinde hakimiyet sağlanarak mümkün olur.

Dolayısıyla kişisel verilerin izinsiz şekilde yurtdışına aktarılması, klasik anlamda bir casusluk suçu olmanın ötesinde, devletin stratejik egemenliğine doğrudan bir tehdittir.

Yolsuzluk ve veri güvenliği ihlali birbirini besleyen olgular olarak değerlendirilmelidir. Sistemik yolsuzluk, liyakatsiz atamalar ve kamu kaynaklarının keyfi kullanımı ile devletin denetim mekanizmalarını aşındırırken, stratejik veri ihlali bu zaafları derinleştirir.

Bu tür bir ortamda, dış aktörlerin müdahale alanı artar ve devletin egemenliği ciddi biçimde zedelenir.

Hüseyin Gün'ün beyanları, şu an için 'iddia' çerçevesinde olsa da, oluşan potansiyel zaafları ve veri güvenliği açıklarını somut biçimde ifşa etmesi bakımından büyük öneme sahiptir.

Siyasal çürüme, yolsuzluk ve veri ihlali, devletin bekası açısından birbirini besleyen bir kısır döngü oluşturur.

Hesap verebilirlik eksikliği ve şeffaf olmayan uygulamalar, hem kamu kaynaklarının kötüye kullanılmasını kolaylaştırır hem de stratejik verilerin korunmasını zorlaştırır.

Devletin bu döngüden çıkabilmesi için tek çıkış yolu, hukukun üstünlüğünü sağlamak, denetim mekanizmalarını güçlendirmek, veri güvenliği protokollerini yeniden yapılandırmak ve siyasetçileri hesap verebilir kılmaktır.

İddianame ile bilgi sahibi olduğumuz bu sorun, hukuki bir mesele olduğu gibi devletin kurumsal bütünlüğü, milli güvenlik ve toplumsal güven bakımından da kritik önemdedir.

Kamu gücünün özel çıkarlar lehine kullanılması ve stratejik verilerin güvenliğinin ihlali, devletin hem iç politikada hem de milli güvenlik bağlamında zaafa uğramasına yol açabilecek risklerdir.

Bu nedenle devlet, siyasal ve hukuki sorumluluklarını yerine getirirken, aynı zamanda kurumsal şeffaflığı, stratejik veri egemenliğini ve hesap verebilirliği merkeze alan bir politika izlemek zorundadır.

İddianamenin ortaya koyduğu tablo, İBB'de yolsuzluk ve veri güvenliği alanındaki risklerin iç içe geçtiğini ve devletin bekası açısından bir bütün olarak ele alınması gerektiğini göstermektedir.

Bu durum, içten çürüme ile stratejik verilerin dış müdahalelere açık hale gelmesi gibi iki kritik tehdidi aynı anda taşımaktadır.

Devletin, bu tehditlere karşı alacağı önlemler sadece hukuki değil, stratejik, kurumsal ve etik bir gerekliliktir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —