Tarih: 07.11.2025 13:29

Atatürk: Kurtarıcı mı, Hakim mi? Arşivler Konuşana Kadar Kavga Sürer

Facebook Twitter Linked-in

Bir Ülkenin Kurucusuna İki Zıt Aynayla Bakmak

Bu memlekette her şeyin iki ucu keskin: biri "Atatürk olmasaydı bugün ezan okunmazdı" der, diğeri "O olmasaydı din elden gitmezdi" diye cevap verir.
Sanki ortası yok, sanki akıl yasak, sanki belge okumak suç.

Herkes sloganlarla konuşuyor, kimse dönemin karanlığına girmiyor.
1919'da Anadolu'nun her köşesinde işgal askerleri dolaşıyor, İstanbul'un sokaklarında İngiliz postalları yankılanıyordu.
Ordunun silahı alınmış, padişahın imzası işgalin altına atılmıştı.
Tam o sırada biri çıktı ve "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" dedi.
Bu cümleden "mandacı" sonuç çıkaran varsa, ya dil bilmiyordur ya tarih.

"Diktatör" Dedikleri, Saltanatı Bitiren Adam

Evet, Atatürk tek parti döneminin lideriydi.
Ama önce şu ironiyi sindirelim:
Saltanatı kaldıran adamı "diktatör" diye suçlamak, biraz da akıl tutulması değil mi?
Osmanlı'da yüzyıllarca tek adam vardı — ama soyla, tahtla, verasetle.
Atatürk o zinciri kırdı, halkın yönetime katılabileceği bir rejim kurdu.
Cumhuriyet dediğin tam da budur: halkın iradesinin devlete dönüşmesi.

Peki tek parti dönemi yok muydu? Vardı.
Ama o dönemin Türkiye'si, bugünle kıyaslanabilecek bir ülke değildi.
Yoksulluk diz boyu, isyanlar bitmemiş, ülke hâlâ savaş yaralarıyla kanıyordu.
Terakkiperver Fırkası kuruldu, isyanla kapandı.
Serbest Fırka kuruldu, halkın taşkın sevgisi yüzünden "rejim elden gidiyor" paniğiyle kapandı.
Yani evet, demokrasi geç geldi ama "keyif"ten değil, "kaos"tan korkulduğu için.
Kurtarıcı, bazen sert olur; çünkü enkazı süpürmek pamukla olmaz.

 

Arşivler Açık, Ama Gözler Kapalı

"Arşivleri açsınlar!" diyorlar.
Açık kardeşim, sen git okumuyorsun.
Cumhuriyet Arşivi açık, Lozan belgeleri ortada, Meclis tutanakları dijitalde.
Sorun belge gizliliği değil, okuma tembelliği.
Millet olarak belgeden değil, söylentiden besleniyoruz.
Kahvede konuşanı tarihçi, sosyal medyada paylaşanı âlim sanıyoruz.
Ama kimse kalkıp da bir belgeyi, bir tutanağı, bir mektubu okumuyor.
Okusa görecek ki "mandacı" diyenlerin çoğu, Atatürk'ün en çok "mandaya karşı çıkan" insan olduğunu bilmeden konuşuyor.
"Tam bağımsızlık" diyen bir lideri "teslimiyetçi" ilan etmek, hem komik hem acı.


Tarih Kavgası, Aslında Kimlik Kavgası

Bu tartışma, bir tarih tartışması değil artık — kimlik savaşı.
Bir taraf için Atatürk bir "put", diğer taraf için "düşman".
Ama ortada bir gerçek var:
Ne put, ne şeytan… sadece bir insan.
Yanlış da yaptı, doğru da.
Ama yanlışlarıyla bile bir ülke kurdu.
Bugün tartıştığın özgürlüğü, o ülkenin sayesinde kullanıyorsun.

Tarihi sloganla değil, belgelerle tartışalım.
Yoksa bu kayıkçı kavgası bitmez;
Biri "o olmasa olmazdık" diye bağırır,
Öteki "o yüzünden bu haldeyiz" diye karşılık verir.
Ve biz, yine bir çay ocağında, yine aynı tartışmayı tekrar ederiz.
Gerçek mi?
O, arşivin tozlu raflarında bizi izlerken sessizce gülümser.


Atatürk bir kahramandı, evet. Ama aynı zamanda bir dönemin aynasıydı.
O aynaya bakan herkes, kendi yüzünü görür:
Kimi korkar, kimi gururlanır, kimi nefret eder.
Ama aynayı kapatan, karanlıkta kalır.

Tarih, hamasetle değil cesaretle okunur.
Belgeye in, slogana değil.
Çünkü hakikat, bağıranın değil; arayanın yanındadır.
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —