Değerli Antalyalılar, kıymetli dostlar,
Bugün burada bir kez daha sadece bir binayı değil, kimliğimizi, hafızamızı, geçmişimizle olan
bağımızı savunmak için toplandık.
Antalya Arkeoloji Müzesi sıradan bir yapı değildir. Bu müze, binlerce yılın sessiz tanığıdır.
Burada sergilenen her eser, bir halkın, bir medeniyetin yaşamını, sanatını, inancını, acısını ve
umudunu anlatır. Burada sadece taşlar yoktur; burada geçmişin nabzı atar.
Şimdi soruyoruz: Bu kadar kıymetli miras, ne uğruna feda edilmektedir? Turizmin kalbi olan
bu şehirde, turiste bina değil, kültür ve tarih gerekir; turizm sadece konaklamak değil, bir
kültürü deneyimlemektir. Müzeler, bir şehrin ruhudur. Ruhu olmayan bir şehir, beton
yığınından ibarettir.
Bu müzenin yıkılması sadece bir yapının yıkılması değildir. Bu, çocuklarımıza anlatacak bir
geçmişin elimizden alınmasıdır. Bu, bir halkın belleğinin silinmesidir. Ve biz buna sessiz
kalamayız.
Biz bu müzede geçmişimizi buluyoruz. Bu duvarlar arasında Likya'nın, Pamfilya'nın, Roma'nın,
Bizans'ın ayak izlerini görüyoruz. Bunları yok etmek demek, kendi köklerimizi inkâr etmektir.
Yetkililere sesleniyoruz: Tarihi korumak, medeniyetin şerefidir. Bu hatadan dönün. Kimlkiksiz
binalarınızı her yere zaten yapıyorsunuz, ama binlerce yıllık birikimimizi ve özgün müzemizş
korumak onurdur.
Sevgili dostlar, mücadelemiz sadece bu bina için değil, geleceğimiz için. Çocuklarımızın da
bizim gibi geçmişi tanıma hakkı var. Sesimizi yükseltelim, tarihe sahip çıkalım.
Çünkü bir şehri şehir yapan, sadece yolları değil, hikayeleridir. Ve Antalya'nın en büyük
hikayelerinden biri şu anda yıkılmak isteniyor.
İzin vermeyeceğiz!
Müze Çalışma Gurubu adına
Gül Işın
Teşekkür ederim.