Azerbaycan'ın küresel etkinliğe ev sahipliği yapmasına verilen sert tepki, bazı Batılı çevrelerin çifte standartlarla "zehirlendiğini" ve hiçbir "yeşil enerjinin" onları karşı karşıya oldukları ahlaki ve etik felaketten kurtaramayacağını doğruladı.
Bakü dünya çapında önemli bir olayın eşiğinde. COP29, modern Azerbaycan tarihinin en büyük olayı olarak kabul ediliyor. Şehir artık "erkek evinin düğün hazırlığı"na benzetilebilir: Her yerde son rötuşlar yapılıyor, posterler asılıyor, eksik eşyalar kontrol ediliyor. Organizatörlerin bu heyecanını dışarıdan bile hissetmemek mümkün değil. Üstelik bu heyecanın içinde ulusal basınımız açısından Yeni Müsavat'ın 35. yılı olan Zafer Bayramımız için de önemli bir tarih var. Gerçek Akrep mevsimi... Yani biz de yalnız değiliz, eyalet düzeyindeki olaydan dolayı bu tarih umarım ay sonunda kutlanacak. Şimdilik tabii ki asıl odak noktamız 11-24 Kasım tarihleri arasında başkentimizin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan COP (Taraflar Konferansı).
Dubai'deki COP28 konferansına katılan 195'ten fazla ülkenin oybirliğiyle bir sonraki etkinliğin Bakü'de yapılması yönünde oy kullanması, ülkemizin bu etkinliği üst düzeyde düzenleyeceğine dair büyük bir güven olduğunu da gösteriyor, üstelik bu aynı zamanda bir de önemli bir gelişme. Azerbaycan'ın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in önderliğinde üstleneceği çok ciddi sorumluluk, hiç şüphesiz hakkıyla gelecektir.
Azerbaycan'ın böylesine prestijli bir etkinliğe ev sahipliği yapmasının ülkemize bölgesel ve uluslararası ölçekte kazançlar getireceğini kimse inkar etmiyor. Devlet kazanırsa vatandaş da 10 gün boyunca karşılaşacağı olası geçici sorunları gözden kaçıracak, bu da bizim işimiz. Vatandaşlık demişken, Azerbaycan'da bu tür geçici sorunları bir fil haline getirip, bunları sosyal ağlarda yaymayı meslek edinmiş insanlar var. Bir şeyi yasaklayamazsınız ama bu olayın Azerbaycan'ımız adına olduğunu unutmamak gerekir. COP29'un açılış törenine dünyanın her kıtasından 50'den fazla devlet ve hükümet başkanı gelecek, bunlardan bazıları ilk kez ülkemizde olacak ve başkenti görecek. Bu da Azerbaycan'ı daha yakından tanıma fırsatı anlamına geliyor. COP29'un ülkemize ekonomiden yatırıma, turizmden birçok alanda katkı sağlayacağını unutmayalım.
Bu olayın hazırlıkları, ülkemizin hainlerinin daha önce Bakü'de düzenlenen büyük çaplı olaylarda olduğu gibi yine "yuvalarından çıktığını" ve ülkemize her yönden saldırdığını bir kez daha göstermiştir. Bazen insanlar topraklarımızı işgal eden tek bir düşmanımızın olduğunu ve ordumuzun bize dersini verdiğini düşünüyor. Azerbaycan'ın şartlarını kabul edip barış anlaşması imzalarlarsa sorun değil. Hayır, mesela kışkırtıcı bazı devletlerin aklına uyarlarsa sonunda pişman olurlar. Bu çok açık. Ama ne var ki diğerleri bizden alamıyorlar, bu kadar yalan uyduruyorlar, Azerbaycan'ı itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar, COP29'a ev sahipliği yapıyoruz diye sürekli iğneleyici tepkiler veriyorlar.
Bir ay önce Azerbaycan, COP29 adına ortak ateşkes ilan etti. Bu çağrıya binin üzerinde sivil toplum kuruluşu, dini lider ve tanınmış kişi katıldı. Olimpiyat Oyunlarında olduğu gibi Bakü'de etkinlik başladığında Azerbaycan yine tüm dünyaya ateşkes çağrısı yapacak. Yani bu etkinlik sadece iklim konuları ile sınırlı kalmayacak, aynı zamanda dünya barışı ve güvenliği konuları da bu toplantıda önemli bir yer tutacaktır. Dünyadaki mevcut gerilimde, özellikle Ortadoğu'daki durumda, barış çağrısının gerçekleşeceğine dair bir umut yok ama Azerbaycan bu çağrıyla barışsever misyonunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Batı'daki bazı çevrelerin Azerbaycan'ın bu etkinliğe ev sahipliği yapmasına yönelik kıskanç ve önyargılı tutumu da aslında anlaşılmaz. Çünkü COP'un en büyük hedefi küresel iklim sorunlarının ve çevre felaketlerinin önlenmesidir. Fırsat ortaya çıktığında, kendilerini insani değerlerin destekçisi, hatta savunucusu, dünyanın "kurtarıcıları" ve onların alt yapıları (örneğin Avrupa Parlamentosu, ABD Kongresi) olarak gören bazı devletler, Azerbaycan'ın bu etkinliğe ev sahipliği yapma konusundaki acı tutumunu doğruladı. en yüksek değerlerinin ve küresel sorunlara yaklaşımlarının standartlara göre "zehirlenmiş" olduğunu ve hiçbir "yeşil enerjinin" onları karşı karşıya oldukları bu manevi ve ahlaki felaketten kurtaramayacağını.
Azerbaycan'ımıza hayırlı olsun...
Nazım SABIROĞLU