Vedatım…
Hani yıllar, yıllar önce o seçim meydanlarında sesiniz yankılanıyordu ya… "Teleferik gelecek, raylı sistem yapılacak, Erzurum yatırımcıların gözdesi olacak" diyordunuz.
İnsanlar umutlanmıştı. "Belki bu kez olur" diye.
Ama olmadı. Olmadığı gibi, umut da bu şehrin en çok harcanan malzemesi oldu.
Her dönem aynı senaryo, farklı oyuncular.
Biri gidiyor, diğeri geliyor ama replikler hiç değişmiyor: "Projemiz hazır, yakında başlayacağız."
Yakında… O "yakında" hiç gelmedi Vedatım.
Yıllar geçti, Erzurum'un kaderi yerinde saydı, sadece vaatler yaşlandı.

Erzurum'u yıllardır "kar rahmettir" diye avutuyorlar.
Rahmet dedikleri, gençlerin memleketten kaçışını, esnafın dükkanına uğramayan müşteriyi, üniversiteyi bitirip iş bulamayan genci ısıtmıyor.
Bir zamanlar "Doğu'nun incisi" denilen şehir, şimdi yavaş yavaş eriyen bir buz kütlesi gibi sessizce kayboluyor.
VEDATIM hâlâ göz boyayan törenlerde, süslü açılışlarda, makas kesme yarışındasınız.
Bir kaldırım yapılınca şehir kurtulmuş gibi, bir tabela değişince çağ atlamışız gibi…
Ama gerçekte, Erzurum'un üstüne çöken ağırlık her geçen yıl daha da artıyor.
Biz ne yapıyoruz peki?
Yine susuyoruz.
"Padişahım çok yaşa" deyip alkış tutuyoruz.
Çünkü alıştık; enkazın altına gömülsek bile sessiz kalmaya.
Çünkü umut etmeyi bile unuttuk.
Erzurum artık proje değil, sabır testi oldu.
Ve bu testte, halk kaybediyor; koltukta oturanlar değil.