Almanya'nın birleşmesi Atlantik çağının kapısını açtı
Perinçek, 3 Ekim 1990'daki Almanya birleşmesini yalnızca Alman ulusu için değil, dünya jeopolitiği açısından da dönüm noktası olarak nitelendirdi. Ona göre bu birleşme, aslında "Batı'nın Doğu'yu yutması" anlamına geldi ve Atlantik sisteminin tek kutuplu dünya düzeninin ilk adımı oldu.
NATO'nun doğuya genişlemesi, Varşova Paktı'nın ve Sovyetler Birliği'nin dağılması, ardından Yugoslavya'nın parçalanması ve Irak'a müdahale bu sürecin zincir halkalarıydı. "O gün Atlantik sistemi zirve yaptı, bugün ise 35 yılın ardından defteri kapanıyor" diyen Perinçek, yeni dönemin Avrasya merkezli çok kutuplu bir dünyaya işaret ettiğini belirtti.
Atlantik sisteminin krizi, Avrasya ittifakının yükselişi
Perinçek'e göre Atlantik çağının zirvesi geride kaldı. Bugün BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Türk Devletleri Teşkilatı gibi yapılar giderek güçleniyor. Ekonomik ağırlık, enerji kaynakları ve nüfus Avrasya coğrafyasında toplanıyor.
"Avrasya sadece Çin, Rusya, Türkiye veya İran'dan ibaret değil. Avrupa'da da Atlantik çizgisine karşı çıkan, Rusya ve Çin'le dostluk isteyen partiler yükseliyor" diyen Perinçek, Fransa'dan Avusturya'ya kadar birçok ülkede savaş karşıtı eğilimlerin görüldüğünü hatırlattı.
Almanya'da savaş politikaları ve toplumsal kriz
Günümüz Almanya'sında Ukrayna savaşı üzerinden doğrudan taraf haline gelindiğini söyleyen Perinçek, Berlin'in askeri, ekonomik ve siyasi yaptırımlarla adeta "savaş hükümeti" çizgisinde olduğunu vurguladı.
Silahlanma, toplumsal militarizasyon, ilkokullarda tatbikatlar ve askerliğin yeniden gündeme gelmesini örnek gösteren Perinçek, bunun Alman halkına fayda değil zarar getirdiğini belirtti. Enerji krizi, Rusya pazarının kaybı ve artan ekonomik yükün toplumsal huzursuzluğu büyüttüğünü ifade etti.
Son kamuoyu yoklamalarında AfD'nin yüzde 26'ya yükselmesini, Avrasya dostu partilerin güçlenmesini bu politikalara tepkinin göstergesi olarak yorumladı.
Trump planı ve Filistin meselesi
Röportajda Filistin konusuna da değinen Perinçek, Rusya'nın başından beri Filistin direnişine destek verdiğini, iki devletli çözümü savunduğunu ve İsrail'in soykırım politikalarına karşı durduğunu söyledi.
Ancak Trump'ın açıkladığı yeni planın, Hamas'ın silahsızlandırılması şartıyla Filistin'in devletleşme zeminini ortadan kaldırdığını savundu. "Silahsız bir direniş olmaz. Bu, Filistin'i bitirme planıdır" diyen Perinçek, Erdoğan'ın bu planı olumlu karşılamasının da Türkiye açısından olumsuz bir gelişme olduğuna işaret etti.
ABD'nin Türkiye'ye dayattığı "paket program"
Perinçek, ABD'nin Türkiye'ye yönelik baskılarının yalnızca Filistin ile sınırlı olmadığını belirtti.
Bu başlıkların hepsini tek bir "paket program"ın parçaları olarak tanımlayan Perinçek, Türkiye'nin bu şartlara boyun eğmesinin bölgesel çıkarlarına zarar verdiğini söyledi.
Almanya'daki Türk toplumuna mesaj
Son olarak Almanya'daki Türk toplumuna seslenen Perinçek, şunları kaydetti:
"35 yıl önce Almanya birleşerek güç kazandı, fakat Atlantik sistemine bağımlılık onu krizlerin içine sürükledi. Bugün ekonomik ve siyasi sorunlar, militarizasyon Alman toplumunu zor durumda bırakıyor. Burada yaşayan Türk toplumu da bu sürecin doğrudan parçası. Onlar yalnızca izleyici değil, Almanya'nın geleceğinde söz sahibi yurttaşlar olarak barış ve refahı savunan siyasal güçlerin içinde aktif yer almalı. Bu yalnızca Almanya için değil, Türkiye ve dünya barışı için de önemlidir."